top of page

Cihat Burak'ın 19 Mayıs Töreni isimli eserinden detay

Levent Gürel'in 27 Eylül 2017 tarihinde Cumhuriyet gazetesi portalında yayınlanan sergi yazısı ve sanatçı çift Berna ve Ali İsmail Türemen'le yaptığı söyleşi:

 

‘Dünyamıza Dünyalar Katan’ Cihat Burak Gürel Art Space’de

 

Gürel Art Space 23 Eylül – 28 Ekim 2017 tarihleri arasında Türkiye’nin en özgün sanatçılarından Cihat Burak’ın yaşamının farklı dönemlerinde ürettiği eserlerine yer veriyor. ‘Dünyamıza Dünyalar Katan’ isimli sergide sanatçının farklı tekniklerle ürettiği resimlerine ek olarak nadir bulunan seramik işleri de sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.

Başucu kitabının Evliya Çelebi olduğunu bildiğimiz Cihat Burak, hem Doğu hem Batı sanatını iyi özümsemiş sanatçılarımızın başında gelir. Paris’te yaşadığı dönemde dünya resim sanatı ustalarının önemli yapıtlarını inceleyerek elde ettiği kazanımları eserlerine kendine özgü biçimde yansıtarak ‘Cihat Burak kimliği’ni oluşturmuştur. Hayatı boyunca sanat üretimini aralıksız olarak devam ettirerek hem resim hem de edebiyat alanındaki eserleriyle çokyönlü kimliğini ortaya koymuştur. Yağlı boya, pastel, suluboya, gravür, seramik ve porselen işlerine kendi yaşam hikayesi ve gözlemlerini yansıtan Burak, bu eserleri yazdığı öykülerle desteklemiştir. Tarihe meraklı olan Burak’ın resimleri kronolojik sırayla gözden geçirildiğinde hem ailesinin hem de memleketinin yaşadığı dönüşümler, önemli olaylar ve sanatçının önemsediği kişiler ön plana çıkar. Bu kimliklerin bazıları politik, bazıları ise çok özel hikayelerin kahramanlarıdır.

Galatasaray Lisesi’nde eski kuşak resim hocası Saim Bey’den ders alan Cihat Burak henüz üniversite öğrenimine başlamadan klasik resim sanatının becerilerini kazanmıştır. Üniversitede Sedat Hakkı Eldem gibi kendi dalında efsaneleşmiş hocalardan aldığı mimarlık eğitiminin getirdiği perspektif disiplini çokça işlediği kent peysajları konusunun sıradışı örgünlüğünün kaynağı olmuştur. Sanatını geliştirmek ve sanat görgüsünü arttırmak için Paris’e giden Burak, burada bir galeri ile çalışarak karma sergilere katılmış, daha sonra başka galerilerde kişisel sergiler açmıştır. Bu sergilerde yer alan resimlerinde kendi kültüründen işlediği imgelerle Paris’te yaşadığı yıllarda gözlemlediği kimliklerin birlikte yer aldığı görülür. Sanatçı yine bu dönemde Utrillo yarışmasında derece girmiş, ‘Deniz Muharebesi / Hayal Donanma’ isimli eseriyle Musée de l’Art Modern’deki uluslararası sergide bronz madalya kazanmıştır. Türkiye’ye döndükten sonra 1980’lere kadar mimarlık mesleğini ressamlığa paralel olarak icra ederek ekmeğini kazanan Cihat Burak, emekliliğinden sonra seramik, porselen, baskı sanatı gibi özel atölye gerektiren işleri de yapma fırsatı bulmuş, Paris’te gravür hocalığını yapan Monsieur Delpeche’le yaşamının son yıllarına kadar iyi bir dost olarak yazışmış ve görüşmüştür. 1982 yılında ilk öykü kitabı ‘Cardonlar’ yayınlanmış, 1992 yılında ise ikinci kitabı ‘Yakutiler’ ile Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazanmıştır. 1994 yılında vefat eden Burak, onu tanıyan çoğu kişinin gönlünde hoşsohbet, rint ve kalender bir eski İstanbul beyefendisi olarak kişiliği ile de derin bir iz bırakmıştır.

Cihat Burak’ın bıkılmayan bir resim tadı yakalamasının ardında geçmişten günümüze ve yarına uzanan tarih bilincinin şaşırtıcı kıvrımlarını resmine yüklemeyi başarmış olması vardır. Eserlerinde her sergi izleyicisinin kendi yaşamıyla kesiştirebileceği sıradışı deneyimler vaat eder. Gürel Art Space’deki ‘Dünyamıza Dünyalar Katan’ sergisi, sanatçının eserlerinde sunduğu çeşitliliği, zenginliği, kendine özgü ironiyi ve hüznü tüm açıklığıyla yansıtma amacı taşıyor.

Ressam Çift Berna ve Ali İsmail Türemen’le Cihat Burak Üzerine Bir Sohbet

  • Sizlerin Cihat Burak’la olan yakın dostluğunuzu biliyoruz. Bu dostluk nasıl başladı ve gelişti?

    • AİT: Tatbiki’de bizim odamız Mustafa Pilevneli ile ortaktı. Bir gün odaya girdiğimde Mustafa ile sohbet ediyorlardı. O zamanlar Cihat Bey çok popülerdi. ‘O Diyar ki Orada Acaiplikler Olur’ resmi ile Devlet Resim ve Heykel Müzesi Çağdaş Türk Resmi Birincilik Ödülü’nü kazanmıştı. Cihat Bey arada okuldan kaçardı; Beşiktaş’ta mekanlarımız vardı, oralarda buluşurduk. Kısa sürede yakınlaştı. O dönemde bir sergisi vardı; o sergiyi ben astım. Daha sonra hemen hemen tüm sergilerini ben astım. Birçok gravürünü bastım. Mustafa Pilevneli’den sonra gravürlerinin çoğunu ben bastım. Beşiktaş’taki atölyemize sıkça uğrardı. Onun Köroğlu resmini temizledim. Çok beğendi ve sonrasında birçok işini ben temizledim. Daha sonra jest olarak benim bir portremi yaptı. Cihat Bey dünyası çok zengin bir insandı, dünyamıza dünya katan adamdı.

    • BT: Ben de ilk tanıştığımda daha 27 yaşındaydım. Ortak baskı sergilerimizde tanıştık ve ortak sevgilerimiz çok fazla olduğu için kısa sürede dost olduk. Cihat bir İstanbul beyefendisi idi. Ben onun çocuğu gibiydim. Çok yakın dostluğumuza rağmen efendi kişiliğini hiçbir zaman bozmadı; bana hep Berna Hanım diye hitap ederdi. O efendi kişiliğini hiç bozmadığı için ailecek dostluğumuz ölene kadar devam etti. Özellikle Cihangir’de otururken çok sık görüşürdük; okula gelip seramik çalışmaları yapardı. Hafta sonları dostlarımızı evine götürürdük ve dostlarımız ondan resim alırlardı. 1970’lerde İsmail Cihat Bey’in kötü durumdaki birçok eserini temizleyip kurtardı; bunların içinde Gitanes ve Gauloises paketleri arkasına çizilmiş desenler dahi vardı. Sonrasında Cihat Bey Maçka Sanat Galerisi’nde o resimlerle bir sergi yaptı. Uzun bir süre Cuma akşamları Cihat Bey bizim evde misafirimiz olurdu. Bu toplantılara İlhan Berk, Ruhi Su, Muhibbe Darga ve Bertan Onaran gibi birçok başka sanatçı da katılırdı. Bu görüşmeler onun çok hoşuna giderdi. Ekipteki herkes ona göre çok genç olmasına rağmen gecenin neşesi olurdu; hiç sıkılmadan gecenin geç saatlerine kadar hikayelerini anlatırdı.

 

  • Cihat Burak nasıl bir insandı? Onu farklı yapan neydi?

    • BT: Bazılarına göre çok kapalı bir insandı ama bizimle farklı bir ilişkisi vardı. Köklü bir ailede yetişmişti ve her şeyin kıymetini bilirdi. Eski eşyalara meraklı idi. Gecenin bir saatinde kalemi kağıdı çıkarıp görüp beğendiği bir objenin resmini yapıp altına yazılar döşenirdi. Özellikle Ruhi Su’nun müziklerine meraklı idi. Hatta Ruhi Bey de ondan bir resim almıştır. Esprili bir insandı; özellikle İlhan Berk’le çok şakalaşırdı. Sevginin ve dostluğun ne olduğunu bilen bir insandı. Hayvanları ve çiçekleri çok severdi; özellikle kedileri. Her şeyden zevk alırdı.

 

  • AİT: Fok balığı Yaşar vardı mesela, Eminönü’nde bir bidon içinde yaşatılan Yaşar isminde bir fok balığı vardı. Cihat Bey’in en büyük keyfi akşam üzeri oraya uğrayıp Yaşar’a merhaba demekti.

 

  • Cihat Burak özgün bir sanatçıydı. Onu sanatında farklı kılan neydi?

    • AİT: Cihat Bey’in takılmaları vardı. Cihat Bey bir resim içinde birçok farklı üslup gösterirdi ve bu üslupların hepsi birbirinden farklıydı. Aynı resim içinde birkaç konuyu eler ama hiç sezdirmezdi. Dışarıya bir figür verir; o dışarıya verdiği figür diğer figürleri taşıyarak resmin içindeki ritmi sağlardı. Cihat Bey hayatın ellenebilecek bütün yanlarına imza atmıştır. Yaşam adamıydı ve rint bir adamdı. Bütün resimlerinde alttan alta politika yapardı. Mesela Süleyman Demirel’i resmettiği tablo muhteşem bir resimdir ve o resmin altında o günlerin siyasal potansiyeli tüm netliğiyle hissedilebilir. Cihat Bey belgelerin adamıydı ve belgeleyen adamdı, ve zamanı çok iyi resmederdi. Nazım Hikmet resmi mesela, o dönemin pişmanlığını taşır. Cihat Bey siyasal çekişmelerin yoğun biçimde gözlemlendiği o süreçleri hiç akla gelmeyecek figürlerle resmederdi. Cihat Beyin figürleri statik değildir, sürekli dışarı çıkacağız diye hamle yaparlar.

 

  • Cihat Burak’ın yazıları birçok resminde tersten yazdığı görülür. Niçin böyle bir yazım tercih etmiştir?

    • BT: Bu gravür sanatıyla ilgilenmesinden dolayı kazandığı bir alışkanlık. Baskı yazıların düzgün çıkması için ters yazmak gerekir. Cihat Bey tüm yazıları hem Türkçe hem Fransızca olarak çok rahat tersten yazabilirdi. Bazı resimlerinde hem yazıyı hem figürleri tersten çizmiştir.

 

  • Cihat Burak ressam olarak biliniyor ama seramik ve porselen objeler gibi farklı alanlarda da üretimi var. Onun bu çokyönlülüğü hakkında neler söylemek istersiniz?

    • BT: Mimar olması bunun altında yatan önemli bir nedendir. Bir de eski motiflere özel bir ilgisi vardı; kuş evleri bunun iyi bir örneğidir.

 

  • Cihat Burak’ın yaşadığı inişli çıkışlı hayat sanatına nasıl yansımıştır?

    • AİT: Olumlu bir yansıması olmuştur. Bu hayat ona çeşitli konular oluşturmuştur. Cihat Bey konuların adamıydı. O konuları alıp renge, biçime taşırdı. Önemli olan konuyu bulmasıydı.

    • BT: Cihat Bey yalnız bir insandı ve yalnızlığını sanatıyla doldurmuştu. Hiçbir zaman yalnızlığından şikayet etmemiş ve hayatı boyunca sanat üretmeye devam etmiştir. Kendine has ve kendi dünyasının insanıydı; Cihat Bey’den sonra onun gibi bir insan tanımadık ve tanıyacağımızı da sanmıyorum.

 

  • Bütün anlattıklarınız Cihat Burak’ın özel bir insan ve sanatçı olduğunu bir kez daha gösteriyor. Sizce Türkiye sanat ortamında hak ettiği ilgiyi görmüş müdür?

    • AİT: Cihat Burak özellikle 1980’lerden itibaren resimleri iyi satan nadir ressamlardan biri olmuştur. İlk dönem Aydın Boysan ve Doğan Tekeli gibi mimar dostlarının desteği ile satış yaparken sonrasında daha geniş kitlelere ulaşmayı başarmıştır. Şu anda hak ettiği ilgiyi görmediğini düşünüyorum ve yeni jenerasyonların da bu özel ressamı ve eserlerini tanımaları gerektiğini düşünüyorum.

 

 

Levent Gürel

İstanbul

Eylül 2017

bottom of page